Ford, bugün Avrupa’daki dönüşümün stratejisinin yeni basamağını duyurdu. Ford’un ferdi ve ticari müşterilere olan bağlılığını güçlendiren bu adım çeviklik, maliyet verimliliği ve net bir marka vaadi üzerine şurası. Ford’un Avrupa stratejisi üç temel üzerine inşa ediliyor: Başarılı Ford Pro ticari araç ünitesini daha da güçlendirmek, özgün yeni modellerle binek araç serisini genişletmek ve üretim sistemini ölçek ve maliyet avantajı yaratacak biçimde geliştirmek.

Avrupa’da sürdürülebilir ve kârlı bir iş modeli oluşturma yolunda Ford, satın alınabilir “multi-energy” binek araçlar ve müşterilerin elektrifikasyon seyahatinde dayanak olacak ticari araçlardan oluşan güçlü bir eser atağına başlıyor. Bu strateji ile Ford birebir vakitte kuvvetli pazarda rekabet gücünü de artıracak. Planlanan yeni modeller, mevcut eser gamını zenginleştirecek ve 2028’de showroom’larda yerini alacak.

Ford Motor Company Başkanı ve CEO’su Jim Farley “Bir Amerikan şirketi olarak, Avrupa’yı dalımızın global dönüşümünde ön saflarda görüyoruz. Burada nasıl rekabet ettiğimiz, yeniliklerimiz, iş birliklerimiz ve yatırımlarımız gelecek kuşak için oyun planını belirleyecek. Avrupa’nın geleceğine inanıyoruz, lakin bu geleceğe ulaşmak için her zamankinden daha süratli ve daha verimli hareket etmemiz gerekiyor.”

Ford bu planı hızlandırmak için birinci adım olarak Renault Group ile stratejik bir paydaşlık kuruyor. İştirak şunları kapsıyor:

• Binek Araçlar: Bu iş birliği kapsamında, Renault’nun Ampere platformu üzerinde geliştirilecek iki yeni Ford markalı elektrikli binek araç için muahedeye varıldı. Araçlar 2028’de showroom’larda yerini alacak. Verimlilik için ortak mimariden yararlanırken, tasarım ve sürüş dinamiklerinde Ford liderliği üstlenecek; böylelikle bu araçlar büsbütün Ford ruhunu taşıyacak.

• Ticari Araçlar: Taraflar ortak platformları kullanarak sanayi ölçeğini artırmak emeliyle Ford ve Renault markalı hafif ticari araçların ortak geliştirilmesi ve üretilmesini pahalandırmak üzere bir niyet mektubu imzaladı.

Bu iştirak, iki güçlü markanın uzmanlığını, endüstriyel ölçeğini ve tedarik gücünü bir ortaya getirerek, son derece dinamik bir pazarda rekabet için gerekli verimlilik ve üretim ölçeğini sağlıyor.

“Planımız, Ford’un gücünü ortaya çıkarmak üzerine kurulu” diyen Ford Avrupa Başkanı Jim Baumbick, “Rekabet gücümüzü artırmak için stratejik iştirakler kuruyoruz, fakat asıl odağımız eser. Bu araçlar, sürüş keyfi yüksek, büsbütün temaslı ve rakiplerinin ortasından sıyrılan modeller olacak.” dedi.

Veri Odaklı Tahlillerle Ticari Müşterilerde Üretkenliği Artırıyoruz

Ford Pro, ticari müşteriler için verimliliği artırmak emeliyle bilgiyi kullanmaya devam ediyor ve şirketin Avrupa’daki işlerinin itici gücü olmayı sürdürüyor. Sadece araç satmanın ötesine geçerek, milyarlarca araç verisini manalı içgörülere dönüştüren yazılım ve hizmetlerden oluşan kapsamlı bir ekosistem sunan Ford Pro, FordLive çalışma müddeti sistemi ile sadece 2024 yılında Avrupa’daki işletmelere iddiası 820.000 ek araç kullanım günü kazandırdı.

Güçlü iştiraklerden oluşan geçmişin üzerine, optimize edilmiş endüstriyel ayak izi

Renault Group ile açıkladığımız paydaşlık, Avrupa’da Koç Holding ve Volkswagen ile olan başarılı iş birliklerimizle dolu öykümüzün devamı niteliğinde. Ortak platformları kullanarak, yenilikçi, ulaşılabilir ve büsbütün Ford ruhunu taşıyan, özgün araçlar geliştiriyoruz.

Koç Holding ile ortak teşebbüsümüz olan Ford Otosan, daldaki en başarılı iş birliklerinden biri olarak Avrupa’daki ticari araç işimiz önemli bedel katıyor. Ford’un Avrupa’daki endüstriyel yapısıyla entegre olan Ford Otosan tesisleri, İngiltere’deki Halewood fabrikasına yapılan 380 milyon sterlinlik yatırımın akabinde üretilen elektrikli güç aktarma üniteleriyle ve İngiltere’deki Dagenham fabrikasından sağlanan ileri motor teknolojisiyle destekleniyor.

Volkswagen ile olan iş birliğimiz ise hem ticari araç hem de binek araç işimizi güçlendirmeye kıymetli katkı sağlıyor. Bu paydaşlık kapsamında geliştirilen Ford’un mevcut elektrikli araç serisi, Almanya Köln’deki yeni elektrikli araç merkezimizde üretiliyor.

Aynı vakitte Ford “multi energy” araçlara geçişi desteklemek ve müşterilerine daha fazla seçenek sunabilmek için Avrupa’daki üretim operasyonlarını dönüştürüyor. Ford’un Valencia fabrikası Avrupa’da daha güçlü binek araç portföyü oluşturma planında kritik bir rol oynamaya ise devam ediyor.

Ford’dan Yapan Siyaset Ahengine Çağrı

Ford’un Avrupa stratejisi, değişen CO₂ emisyon düzenlemelerine ahenk sağlamak ve elektrifikasyona geçiş sürecinde müşterilere uygun fiyatlı, çoklu güç seçenekleri sunmak üzerine şekillendirildi. Avrupa’da elektrikli araçların hissesi %16,1 düzeylerinde seyrediyor. Bu oran Avrupa’nın 2025 için koyduğu yeni araçların %25’inin elektrikli olma CO2 maksadının hayli gerisinde

“Elektrifikasyondan herkesin faydalanmasını sağlamalı ve müşterilere seçim hakkı tanımalıyız – ister büsbütün elektrikli ister hibrit araçlar olsun” diyen Baumbick “Buradaki hedef, geçiş sürecini tüm tüketiciler ve işletmeler için daha cazip ve daha erişilebilir hale getirmek; talebi zorlamak yerine teşvik etmek.” açıklamasında bulundu.

Ford, elektrifikasyona başarılı bir geçiş için üç kademe öneriyor

1. Hedeflerin gerçeklerle uyumlu hale gelmesi. CO₂ amaçları pazarın adaptasyon suratına nazaran uyumlanmalı ve üreticilere muteber bir 10 yıllık planlama perspektifi sunulmalı. Bu, tüketicilere hibrit araçları daha uzun müddet kullanma seçeneği tanımayı da kapsıyor; onları hazır olmadıkları bir sıçramaya zorlamak yerine geçişi kolaylaştırmalıyız.

2. Geçişin teşvik edilmesi. Avrupa’daki üreticiler elektrikli araçlara milyarlarca Euro yatırım yaptı. Hükümetler bu çabayı, dengeli satın alma teşvikleri ve sırf büyük kentlerle hudutlu kalmayan, kırsal bölgelere kadar uzanan bir şarj altyapısıyla desteklemeli.

3. İşleyen iktisadın desteklenmesi. Ticari araçlara yönelik mevcut yaklaşım, Avrupa’nın bel kemiğine ekonomik bir yük getiriyor. Satın alınan yeni ticari araçların yalnızca %8’i elektrikli. Bu araçlar tesisatçılar, çiçekçiler ve inşaatçılar için birer iş aracı. Ticari araçlara yönelik agresif CO₂ maksatları, Avrupa GSYİH’sinin %50’sinden fazlasını üreten küçük ve orta ölçekli işletmeleri haksız yere cezalandırıyor.